Şeker Pancarı Tarımında Toprak Kökenli Hastalıklar ve Mücadelesi
Şeker Pancarı Tarımında Sık Görülen Toprak Kökenli Hastalıklar ve Mücadele Yöntemleri
Şeker pancarı, yumru kökünden şeker elde edilen, ıspanakgiller familyasından 2 yıllık kültür bitkisidir. Şeker pancarı önemli bir tarımsal bitki olup, besin açısından zengin bir üründür. Birçok endüstriyel ürünün hammaddesidir. Ayrıca büyük ölçüde küresel şeker üretiminin yaklaşık %16'sını oluşturan sükroz üretiminde kullanılmaktadır. Bununla birlikte kozmetik, alkol, biyoyakıtlar, şeker ve şekerli ürünler için önemli bir hammaddedir. Hayvan yemi ve yenilenebilir enerji kaynağı olan biyoetanolün en önemli hammadde kaynağı olduğu belirtilmektedir.
Dünyada pek çok ülkede şeker pancarı tarımı yapılmakta olup, 2022’de dünya şeker üretimi bir önceki yıla göre %1,5 oranında artmıştır. 2021’de küresel şekerpancarı üretimi 270 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Üretilen şekerpancarının yaklaşık %80'ini sırasıyla Rusya, Fransa, ABD, Almanya ve Türkiye üretmektedir. Brezilya en büyük şeker pancarı ihracatçısı iken, Endonezya en büyük ithalatçı olmuştur.
Türkiye, üretim miktarı bakımından dünyada 5’inci, Avrupa kıtasında ise 4. sırada yer almakta ve üretimin yaklaşık %9'unu karşılamaktadır. Türkiye'de şeker pancarı verimi oldukça istikrarlı ve artış göstermekle birlikte diğer ülkelere göre orta düzeyde (55-68 t ha-1) bir verime sahiptir. Türkiye'de şeker pancarı ekimi yoğun olarak Konya, Eskişehir, Yozgat, Kayseri, Sivas, Aksaray, Afyonkarahisar, Yozgat, Ankara, Tokat, Karaman, Kütahya, Nevşehir ve Muş illerinde yapılmaktadır. Bu illerin ekim alanları, Türkiye ekim alanlarının yaklaşık %77,3'ünü ve toplam üretimin %80,1'ini oluşturmaktadır. Türkiye’de 2023 yılında 21,5 milyon ton şekerpancarı üretilmiştir. Üretimde Konya, Eskişehir, Yozgat ilk sıralardadır.
Şeker pancarı üretimini kısıtlayan birçok faktör bulunmakta ve bunların en başında şeker pancarında görülen fungal hastalıklar gelmektedir. Şeker pancarında fide ve hasat öncesi dönemde kök çürüklüğü yapan fungal hastalık etmenleri, pancarın köklerinde ve yapraklarında enfeksiyon oluşturarak üretimde ciddi verim kayıplarına neden olmaktadır. Rhizoctonia solani, Phoma betae, Pythium spp., Fusarium spp. gibi birden fazla toprak kaynaklı fungal patojen, tek başına veya bir kompleks halinde çökerten veya kök yanıklığı hastalığına sebep olmaktadır.
Şeker pancarında Çökerten (Kök yanıklığı) (Phoma betae)
Phoma betae, tohum ve toprak kaynaklı fungal bir etmen olup özellikle asidik karakterdeki topraklarda zarar yapmaktadır. Fungus enfekteli tohumda yaşamını yıllarca devam ettirebilmektedir. Ayrıca toprakta ve konukçu bitki artıklarında da yaklaşık 2 yıl boyunca canlılığını koruyabilir.
Vejetasyonun erken döneminde enfekteli ekim alanlarında fidelerde çökertene sebep olur. Enfekteli tohumlardan gelişen fidelerde çökerten meydana gelirken, çökerteni atlatarak gelişmeye devam eden bitkilerde hastalık sistemik olarak ilerleyerek yapraklarda yanıklık, kök ve kök boğazında ise kuru çürüklük belirtilerine neden olmaktadır ve fotosentezi engelleyerek kökteki şeker oranını düşürür. Daha ileri enfeksiyonlarda şeker pancarı köklerinde kök çürüklüklerine sebep olarak, ciddi kalite ve verim kayıpları oluşturmaktadır.
Yeşil aksamda patojenin gelişimi için uygun sıcaklıklar 15-32 °C, kök gövdesindeki gelişimi için ise 5-20 °C’dir. Fungus, tohumdan yeni gelişen fidelere 15 °C’nin altındaki sıcaklıklarda zarar verirken, sıcaklıklar 20 °C’nin üzerine çıktığında zarar azalır.
Hastalık etmeni şeker pancarında bütün bitki kısımlarını enfekte eder. Ağır enfekteli tohumlarda çıkış öncesi çökerten görülür. Toprak yüzeyine çıkan enfekteli genç bitkilerin hipokotillerinde kahverengi renk değişikliği görülebilir. Yapraklar üzerinde çapı 2 cm’e varan, kahverengi, çevresinde koyu renkli konsantrik halkaları olan oval veya yuvarlak şekilli lekeler oluşur. Bu konsantrik lekelerin içerisinde küçük koyu renkli piknidiumlar göze çarpar. Daha yaşlı alt yapraklar, genellikle genç yapraklara oranla daha duyarlıdır. Köklerdeki belirtiler kök boğazına yakın, küçük, koyu renkli ve çöküktür. Bu belirtiler zamanla yumuşak ve sulu bir görüntü alır ve sonunda hastalıklı ve sağlıklı dokuyu belirgin siyah sınırların ayırdığı koyu kahverengi-siyah lezyonlara dönüşür. Enfeksiyon ilerledikçe dokular, siyah, kuru, çökük ve süngerimsi bir yapıya dönüşür. Kök üzerindeki çökük alanlarda beyazımsı gri bir miselyum tabakası oluşabilir. Kök dokularında piknidium oluşumu görülmez.
Etmenin uzun mesafelere taşınmasına enfekteli tohumlar neden olur. Rüzgarın bulaşık bitki artıklarını veya etmenin üreme yapıları olan konidileri etrafa yayması, yine konidilerin yağmur sularının sıçramasıyla sağlıklı bitkilere dağılması, sulama suları ve böcekler etmenin kısa mesafelere lokal olarak yayılmasına sebep olmaktadır. Bir sonraki sezona ise yine bulaşık tohumlarla, tarlada kalan bitki artıkları veya konukçusu olan yabancı otlar ve ıspanak gibi bazı kültür bitkileriyle taşınabilir.
Şeker pancarında Çökerten ve Kök Çürüklüğü (Rhizoctonia solani)
Rhizoctonia solani toprak kaynaklı fungal bir patojen olup şeker pancarında erken dönemde çökertene, ilerleyen dönemlerde de kök ve kök boğazı çürüklüğüne neden olmaktadır. Bu fungal patojen toprakta sklerot formunda ve bitki artıklarında miselyum formunda kışlayarak canlılığını devam ettirir. Üretim sezonu içerisinde çimlenerek şeker pancarında kök ve kök boğazını enfekte eder. Sıcaklıkların yüksek seyrettiği (25-35 °C), ağır ve drenajın zayıf olduğu topraklarda etmenin vereceği zarar artmaktadır. Erken dönemde genç bitkiler üzerindeki zararı Pythium spp. etmeninden sonra görülür. Etmenin bașlıca semptomları sıra araları kapandığında görülmeye bașlanır ve daha çok yaz sonu – sonbahar başlangıcında belirginleșir.
Enfeksiyon bitkinin toprak altında kalan kök boğazında kuru, belirgin sınırları olan kahverengi lezyonlar şeklinde görülür ve lezyonlar hipokotillere kadar uzayabilir. Çökerteni atlatarak gelişmeye devam eden bitkilerde ise patojen kök ve kök boğazı çürüklüğüne sebep olur. Kök ve kök boğazı çürüklüğünün meydana geldiği bitkilerde ani bir solgunluk, yeşil aksamda sararma ve dış yapraklarda kök boğazı bölgesine yakın dip kısımlarında koyu kahverengi veya siyah nekrotik alanlar görülür. Kök üzerindeki lezyonlar, genellikle kök boğazı bölgesine yakın koyu kahve-siyah renkte olup ilerleyen enfeksiyonlarda kök üzerindeki lekeler birleşerek merdiven benzeri bir şekil oluşturur. Köklerde hastalıklı ve sağlıklı dokuların belirgin bir çizgiyle ayrıldığı görülür. Çürüyen doku genellikle kökün dış kısmında yer alır. Rhizoctonia’nın neden olduğu çürüklüklerde genellikle kökte çatlaklar oluşur. Yapraklar ise toprak yüzeyinde çöker ve ölür.
Hastalık etmeni tohumla uzak mesafelere, sulama suyu veya yağmur sularıyla tarlada temiz alanlara taşınır. Bir sonraki sezona ise bulaşık tohumlarla, tarlada kalan bitki artıkları veya konukçusu olan yabancı otlar ve bazı kültür bitkileriyle taşınabilir. Hastalık etmeni şeker pancarının 4-16 yapraklı olduğu dönemlerde ve olgunlaşma döneminde zarar yapar.
Çökerten (Kök yanıklığı) (Fusarium spp.)
Fusarium spp., toprak kaynaklı fungal bir etmen olup özellikle asidik karakterdeki topraklarda daha fazla zarar yapmaktadır. Şeker pancarında erken dönemde çökertene, ilerleyen dönemlerde de kök ve kök boğazı çürüklüğüne neden olmaktadır. Genellikle toprakta ya da bitki artıkları üzerinde kışlar. Fungusun sporları uzun yıllar toprakta konukçu bitki olmadan canlılıklarını sürdürebilen dayanıklı yapılardır.
Mayıs - Haziran aylarının çok yağıșlı ve sıcak geçtiği yıllarda, konukçu bitkilerin köklerinden salgılanan eksudatlar aracılığıyla klamidosporlar çimlenerek genellikle köklerdeki yaralardan (böcek yeniği, alet kesiği vb.) ve kılcal köklerden içeri girerek, enfeksiyonu başlatır. Hastalık gelişimi 27 °C’yi aşan hava sıcaklıklarında daha şiddetli olur. Hastalık, ülkemizde en erken Mayıs ayı ortası ve en geç Temmuz ayı sonuna doğru ortaya çıkmaktadır.
Şeker pancarı bitkisinin olgunlaştığı dönemde tarladaki hastalık belirtileri, yer yer adacıklar şeklinde görülür ve Fusarium spp. hastalık etmeni ile bulaşık şeker pancarı bitkilerinin yeşil aksamında genel bir kloroz, solgunluk ve yaşlı yapraklarda kurumalar meydana gelir. Sonunda yaprakların tamamı ölür fakat bitkiye bağlı bir şekilde kök boğazı çevresinde bir yığın halinde çökerler. Kök belirtileri dışardan görülemeyebilir ancak kökün enine kesitinde kahverengi vasküler renk değişikliği göze çarpar. Etmen tohumla uzak mesafelere, sulama suyu veya yağmur sularıyla tarlada temiz alanlara taşınır. Bir sonraki sezona bulaşık tohumlarla, tarlada kalan bitki artıkları veya konukçusu olan yabancı otlar ve konukçusu olduğu kültür bitkileriyle taşınabilir.
Çökerten (Kök Yanıklığı) Hastalığı (Pythium spp.)
Pythium spp. yaygın görülen toprak kaynaklı fungal bir patojen olup, toprakta birkaç yıl canlılığını sürdürebilir. Etmen, birçok konukçuda genç ve sulu yapıdaki dokulara saldırarak bitki köklerinde parazitik olarak, hava koşulları elverişli olduğunda da toprakta bulunan diğer organik materyallerde saprofitik olarak yaşayabilir.
Özellikle toprak sıcaklığının düşük, toprak ıslaklığının fazla olduğu durumlarda ve asidik karakterdeki topraklarda Pythium spp.’nin zararı daha da artmaktadır. Toprak sıcaklığı 12-20 °C arasındaysa çıkış öncesi çökerten zararı çok yaygın olarak görülmektedir.
Tohumdan yeni çıkmış bitkiler bu patojene karşı oldukça hassastır ve etmen toprak yüzeyinin hemen üzerindeki hipkotillerde hafif koyu renkte ve sulu bir çürüklük oluşturur. Patojen genç bitkinin sap kısmını enfekte ettiğinde ise enfekteli dokular siyaha döner ve bitki toprak yüzeyine serilerek ölür.
Pythium türlerinden kaynaklı çıkış sonrası çökertenle birlikte bitki köklerinde suda haşlanmış gibi bir görüntü mevcuttur. Bitkinin olgunlaştığı dönemde ise aşırı nemli ve ağır topraklarda alt yaprakların sarararak solduğu görülür ve genellikle dış yaprakların kök boğazına yakın dip kısımlarında siyah sulu bir çürüklük görülür. Ağır enfekteli bitkiler genellikle ölür. Etmen sulama suyu veya yağmur sularıyla tarlada temiz alanlara taşınır. Bir sonraki sezona, tarlada kalan bitki artıkları, organik materyaller veya konukçusu olan yabancı otlar ve bazı kültür bitkileriyle taşınabilir.
Şeker pancarında çökerten ve kök yanıklığı etmenleri, dünyada olduğu gibi ülkemizde de son derece tahripkardır. Etmenlerin bulașma zamanına ve tarladaki yayılışına göre köklerde meydana getirdiği kayıplar değișkenlik göstermekle birlikte ortalama olarak ürünün șeker içeriğini %60’ın üzerindeki oranlarda etkilemektedir. Hastalıktan etkilenen şeker pancarlarının depolanması zor olmakla birlikte işleme kalitesi de düşmektedir.
MÜCADELESİ
Kültürel Önlemler
- Sertifikalı ve hastalıktan ari tohum kullanılmalıdır.
- Dayanıklı/tolerant çeşitler ekilmelidir.
- Bu hastalıkta toprak drenajı oldukça önemlidir, özellikle ağır karakterli topraklardaki aşırı nemlilik önlenmelidir. Bunun için yükseltilmiş yataklara tohum ekimi önerilebilir.
- Bununla birlikte arazinin belli bölgelerinde su birikiminin önlenmesi için arazi tesviyesi de önerilir.
- Yağmurlama ve merkez eksen sulama tercih edilebilir ancak sık sulamadan kesinlikle kaçınılmalıdır.
- Aşırı azotlu gübrelemeden uzak durulmalıdır.
- Yem bitkileriyle en az 3 senelik ekim nöbeti önerilir.
- Tarlada görülen hastalıklı bitkiler ve sezon sonu bitki artıkları ortamdan uzaklaştırılarak imha edilmelidir.
- Bitkiler arasında hava akımının olabilmesi için sık dikimden kaçınılmalıdır.
- Hastalığın konukçusu olan Chenopodiaceae ve Amaranthaceae familyalarına bağlı yabancı otlar yok edilmelidir.
- Tohum ekimi için toprak sıcaklığının 15 °C’nin altında ve 19-20 °C’nin üzerinde olmaması önerilir.
- Hastalık etmeni topraktaki bitki artıklarında 2 yıl canlı kaldığı için aynı tarlada en az 3 yıl etmenin konukçusu olan bitkiler ekilmemelidir.
Kimyasal Mücadele
Tohum ilaçlamalarında tohumlar ekim sırasında veya bitki koruma ürününün özelliğine göre daha önceden ilaçlanabilir. Yeşil aksam ilaçlamalarına, genellikle tarlada hastalığın ilk belirtileri görüldüğünde başlanır.
Şeker pancarında Çökerten (Kök yanıklığı) hastalığının kimyasal mücadelesinde Winona ürünümüzü tercih edebilirsiniz.
Winona şeker pancarı yetiştiriciliğinde sorun olan başlıca toprak kaynaklı hastalıkların kontrolü amacıyla
şeker pancarı için özel olarak tasarlanmış fungisit tohum ilacıdır. Üreticiler tarafından uzun zamandır beklenen Winona yeni nesil etki mekanizmasına sahip Sedaxane ile Metalaxyl-M ve Fludioxonil aktif maddelerinin benzersiz uyumu sonucunda yüksek koruma sağlar.
Winona ile Rhizoctonia spp.’ye duyarlı çeşitler önemli ölçüde korunurken, genetik toleranslı çeşitler desteklenir, şeker pancarı veriminde ve polar yüzdesinde artış sağlanır.